İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞI TANIMI, BK, 506 SAYILI YASA İLE DİĞER İS YASALARININ İLGİLİ HÜKÜMLERİ
I-GİRİŞ * Yazan: Av. Mehmet KILIÇ ( İstanbul Barosu Sicil: 35065 )
Ülkemizde iş kazası ve meslek hastalığı kolu Sosyal Güvenlik Hukukunun en önemli sigorta kollarından birini oluşturmaktadır. Bunun nedeni ise gelişen sanayi nedeniyle artan iş sahalarında meydana gelen kazaların artmasıdır. Örneğin; 2002 yılında Türkiye’de toplam olarak 72.344 iş kazası, 601 meslek hastalığı meydana gelmiş ve bunun 878’i ölümle, 1820’side daimi sakatlıkla sonuçlanmıştır.Ancak belirtmek gerekir ki bunlar SSK. kayıtlarına geçmiş rakamlar olup kayıt dışı olan kaza ve ölüm olayları bilinmemektedir.[1] .
İş kazası ve meslek hastalığı sigorta kolunun en önemli özelliklerinden birisi -diğer kollarından farklı olarak- herhangi bir zaman kesitini sigortalı olarak doldurma zorunluluğunun olmamasıdır.[2] O halde bir gün bile sigortalı olmak iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından faydalanmak için yeterlidir, ayrıca bu sigortalılığın herhangi bir şekilde tespit edilememiş olmasının önemi yoktur.
İş kazası sigortasının başka bir özelliği de, sigortaya konu olan “kaza olayı”nın, diğer sigorta kollarına göre tespitindeki kolaylıktır. Bu sebeple, hastalık ve malullük sigortalarında önlenmeye çalışılan haksız menfaat sağlama ihtimalleri ve bu amaçla gerekli önleyici tedbirlerin alınması, iş kazası sigortasında söz konusu değildir.[3]
İş kazası ve meslek hastalığı kavramları aynı sigorta kolu başlığı altında düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin sebebi, anılan kavramların birbirlerine benzemesidir. Bu benzerliğe rağmen, iş kazası ani bir olay sonucu ortaya çıkarken, meslek hastalığı ise yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır.[4] Yapılan bu açıklamalardan sonra iş kazası ve meslek hastalığı kavramları, iş kazası ve meslek hastalığının nasıl ortaya çıktığı, tespitinin nasıl yapıldığı ve ilgili Yargıtay içtihatları birlikte ele alıp incelenecektir. Bu bağlamda, öncelikle iş kazası ve meslek hastalığı tamımı üzerinde durulacak, daha sonra, BK, 506 sayılı yasa ile diğer iş yasalarının ilgili hükümlerine değinilecektir.
II. İŞ KAZASI
1-Genel Olarak
İş kazasının 506 sayılı Kanunda tanımı yapılmamış,buna karşılık hangi hallerin iş kazası sayılacağı düzenlenmiştir. SSK 11/A’ya[5] göre; iş kazası, aşağıdaki hal ve durumlardan birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır:
a)Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b)İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla,
c) Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında.
Görüldüğü üzere iş kazasının tam olarak tanımı yapılmamış hangi hallerde iş kazasının ortaya çıktığı belirtilmiştir. Fakat adından da anlaşıldığı üzere iş kazası öncelikle bir kazadır. Bu nedenle işçiyi etkileyen zararlı olayın öncelikle kaza olup olmadığı belirlenmelidir. Bu bağlamda kaza; “aniden ve dışarıdan gelen bir etkenle kişinin beden bütünlüğünü ya da ruhi yapısını hemen veya sonradan arızaya uğratan olgu veya olaydır”[6] . Tanımdan da anlaşıldığı gibi bir olayın kaza olabilmesi için zarar verici olaya neden olan etkenin aniden ve dışarıya ait bir unsur olması ve söz konusu etkenin kişinin vücudu veya ruh bütünlüğü üzerinde bir arızaya sebebiyet vermiş olması gerekir.[7] Kanun koyucu genel olarak SSK.’nın 11/A maddesinde belirtilen iş kazaları hallerinde, kazanın işle ilgili olmasından çok işçinin işverenin otoritesi altındayken dahi hayatın olağan şartlarına ters düşmeyen hallerde uygun illiyet bağını esnekleştirerek ortaya çıkan kazayı iş kazası saymış ve işçi lehine bir himaye sistemi kurmuştur. Bu nedenle SSK. iş kazasını oldukça geniş bir şekilde tanımlamıştır.[8]
İş kazasının yukarıdaki tanımına dikkat edilecek olursa bir kazanın iş kazası sayılabilmesi için belli başlı unsurların var olması gerekmektedir.
2-Unsurları
A-Sigortalı Olma:
SSK. 11/A, iş kazası saydığı halleri sıralarken, bunların sujesi olarak “sigortalı”yı göstermiştir. O halde bir kazanın “iş kazası” sayılabilmesi için öncelikle bu kazaya uğrayanın bir sigortalı olması gerekir. Bu kanun kapsamında sigortalı sayılanlar, SSK. 2’de sayılmıştır. Buna göre; “Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılırlar”. Belirtmek gerekir ki, bir işveren emrinde, zaman ve bağımlılık esaslarına göre, iş gücünü kullandıran kişi, hizmet akdine göre çalışıyor kabul edilir ve sigortalı sayılır.[9] Maddede belirtildiği üzere, 4081 sayılı Kanun’ a göre çalıştırılan koruma bekçileri ve ceza infaz kurumları ile tutuk evleri bünyesinde oluşturulan tesis, atölye benzeri ünitelerde çalıştırılan hükümlü ve tutuklular hakkında da iş kazası hükümleri uygulanabilecektir.
Ancak SSK. 2 anlamında sigortalı olup, aynı kanunun izleyen 3. maddesince “sigortalı sayılmayanlar” arasında yer alan kişinin uğradığı kaza, “iş kazası” sayılamayacaktır. Bununla birlikte aynı maddede hizmet sözleşmesine dayanarak çalışmasalar bile bazı kişilerin bazı sigorta kollarından yararlanacağı düzenlenmiş ve “özel kanunda[10] tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar, çıraklık devresi sayılan süre içerisinde” ve yaşlılık aylığı almakta iken sosyal güvenlik destek primi ödeyenler de, iş kazası sigortasından sağlanan yardımlar kapsamında tutulmuşlardır. Nitekim Yargıtay 1993 yılında, kendisine intikal etmiş bir olayda, mesleki eğitime başlamış endüstri meslek lisesi öğrencisinin işyerinde çalışırken geçirdiği kazayı, iş kazası olarak nitelendirmiştir.[11]
“Bununla birlikte 17.10.1983 tarih ve 2925 sayılı Kanun tarım işlerinde hizmet akdiyle süreksiz olarak çalışanları, isteğe bağlı olarak, kendi kapsamı açısından sigortalı saymış ve iş kazasını; sigortalının işyerinde bulunduğu sırada ve işiyle ilgili olarak meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olay olarak tanımlamıştır. Böylece, 506 sayılı Kanunun kapsamında bulunmayan süreksiz tarım işçileri bu özel yasayla, isteğe bağlı da olsa, sosyal güvenliğe kavuşturulmuş olmaktadır. Bunların iş kazası veya meslekhastalığına uğramaları halinde 506 sayılı Kanun’un iş kazaları ve meslek hastalıklarına ilişkin 13, 14, 15, 18, 21, 22, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31. maddeleri kendileri hakkında da uygulanacaktır (2925 sayılı Kanun m. 39)”.[12]
SSK. 6’ya göre; “Çalıştırılanlar, işe alınmalarıyla kendiliğinden “sigortalı” olurlar”. Dolayısıyla bunların işveren tarafından Sosyal Sigortalar Kurumu’na bildirilmemiş olması sigortalı olma niteliklerini engellemeyeceği[13] gibi, vizite kağıdına dayanılarak gerçekte sigortalı olmayan kişi de biçimsel olarak bu niteliği kazanamaz[14] . Bunun dışında iş kazasının varlığı için herhangi bir sigortalılık süresi veya prim ödeme koşulu yoktur[15] . İşe girdikten bir kaç dakika sonra uğranılan kaza da bir iş kazası sayılacaktır. Sigortalının yaşının küçük olması da olayın iş kazası sayılmasını engellemez.[16]
B-Kazaya Uğrama:
“Borçlar Hukuku açısından kaza (ya da olağanüstü hal), borçlunun kusur ve iradesi dışında meydana gelen, önceden görülemeyen, kaçınılması mümkün olmayan, zarar doğuran ve borçluyu sorumluluktan kurtaran herhangi bir olaydır”[17] . Bu tanımdan anlaşıldığı üzere Sosyal Sigortalar uygulamasındaki kaza ile Borçlar hukukundaki kaza paralellik göstermesine rağmen birkaç açıdan farklılıkları bulunmaktadır. İş kazasını meydana getirecek olan kazanın unsurlarını şöyle belirtebiliriz:
a- Dıştan Gelen Bir Etken ve İstenilmeyen Bir Olay
Yukarıda doktrin tarafından verilen kaza tanımındaki zarar kavramının SSK. 11/A’daki karşılığı “… bedence veya ruhça zarara uğramadır”. Bu cümleden de anlaşılacağı üzere ortaya çıkacak olan beden yada ruhi zararın dışardan gelmesi gerekmektedir. Bu hususta uygulamada işçinin kendi kastı ile bir kazaya maruz kalması durumunda ortada bir iş kazası olup olmadığı tartışılmıştır bazı Yargıtay kararlarında bu durumların iş kazası olduğu savunulmuş[18] fakat bazı yazarlar bu hallerde iş kazası kavramının olmadığını vurgulamıştır. Bu yazarlara göre; “kaza iradi olamayacağından işçinin kazanın oluşumunda ki kastı iş kazasının meydana çıkmasını engeller”[19] . Bu gibi zarar verici olayın içeriden yada dışarıdan olup olmadığı hususu konusunda uzman kişilerce saptanarak tespit edilmektedir.
b-Ani Olma
İş kazası ani olarak ortaya çıkan bir durumdur zaten kendisi ile prim oranları ve bunlar için öngörülmüş finansman yönteminin paralellik[20] gösterdiği meslek hastalığından “ani” olma yönünden ayrılmaktadır.
C- Uygun İlliyet Bağı:
İşçinin geçirmiş olduğu her kaza iş kazası değildir, kaza olayı ile sigortalının uğramış olduğu zarar arasında nedensellik bağı olmalıdır. SSK. 11 iş kazasını, sigortalıyı zarara uğratan olay biçiminde nitelendirmiştir. Bunun sonucu olarak kaza olayı ile sigortalının uğradığı bedensel veya ruhsal zarar arasında bir nedensellik, yani sebep-sonuç ilişkisinin varlığı SSK. anlamında iş kazasının unsurlarından biri haline gelmiştir. Burada aranan nedensellik uygun nedenselliktir. Uygun nedensellik, uygun neden ile sonuç arasındaki bağdır. Uygun neden ise olayların normal akışına ve genel yaşam deneyimlerine göre gerçekleşen türden zararlı bir sonucu meydana getirmeye elverişli, ya da böyle bir sonucun meydana gelmesini kolaylaştıran nedendir.[21]
Bu nedensellik bağının belirlenmesi yaşamın karmaşık olayları içinde her zaman kolay değildir. Yargıtay, kendisine intikal eden bir olayda, iş kazasında yaralanıp sol ayak dizi üstüne düşen sigortalının, daha sonra oluşan tümör nedeniyle aynı bacağının kesilmesi durumunda, bunun iş kazası
sonucu yaralanmayla ilgisinin bulunup bulunmadığının Adli Tıp Kurumu’ndan alınacak raporla belirlenmesi ve bunun sonucuna göre karar verilmesi
gereğine hükmetmiştir.[22]
Yargıtay, bir başka kararında zararlandırıcı kazayı iş kazası olarak nitelendirebilmek için, bu olay ile görülen iş arasında irtibat kurulması gerektiğine işaret etmiş, gece işyerinde çalışırken kazaya uğrayarak ölen işçi hakkında iş kazası hükümlerinin uygulanabilmesini, işçinin işveren tarafından işyerinde gece çalışmak üzere görevlendirilmiş olması koşuluna bağlamıştır.[23]Başka bir kararda ise, sigortalının iş yerinde çalışmakta iken kalp krizi geçirerek ölümü, SSK. 11’de gösterilen “sigortalının işyerinde bulunduğu sırada meydana gelme” haline uygun bir olay olduğu gibi aynı maddede düzenlenen “işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla meydana gelme” haline de uygun olup; iş kazası sayılması gerekir[24] diyerek sadece SSK 11/A’ya giren bir durum karşısında başka bir illiyet bağına bakmadan olan olayı iş kazası olarak nitelemiştir.
D- Sigortalının Bedence veya Ruhça Bir Zarara Uğraması, Ölümü:
Burada mevzu bahis olan, hukuki açıdan[25] dar anlamda kazadır. Dar anlamda kaza sadece ölüm ve vücut bütünlüğünün ihlalini kapsar[26] . Vücut bütünlüğünün ihlalinden maksat, beden veya ruh bütünlüğünün zarara uğratılmasıdır[27] . Kişilere takılan ve organ görevi yapan protezler de vücut bütünlüğü içerisinde mütalaa edilmelidir. Vücut bütünlüğünün ihlali ağır olabileceği gibi, hafif de olabilir; vücut bütünlüğünün ihlali görünüşte olabileceği gibi, gizli de olabilir; aynı şekilde vücut bütünlüğünün ihlali içten olabileceği gibi, dıştan da olabilir. Estetiğin azaltılması, tik sahibi olma, duyularda hassasiyet kaybı gibi nedenlerle cinsel iktidarın azalması da vücut bütünlüğü ihlalidir[28] . Zira Yargıtay, kendisine intikal
etmiş bir olayda geçirilen kaza neticesinde cinsel iktidarın yitirimini iş kazası olarak nitelemiştir.[29]
Belirtmek gerekir ki, değinilmesi gereken bir husus da, kişinin kendi vücut uzuvlarından olmayıp da kullandığı eşyalara ilişkin zararlar (çizme, gözlük, işitme cihazı, vb.) iş kazası kavramı içinde değerlendirilmemektedir. Fakat sigortalıya takılan, organ görevini yerine getiren ortez ve protezlerde (takma kol, bacak, göz, diş, vb.) meydana gelen zararların iş kazası mı olduğu sorunu doktrinde tartışmalıdır. Bazı yazarlar bunlarda da meydana gelen zararları iş kazası olarak adlederken, bazıları ise iş kazası olarak saymamaktadır[30] . Kanaatimizce Sosyal Güvenlik Hukuku zayıf olan işçiyi koruma güdüsü içinde hareket ettiği için ve de yapılan düzenlemelerin “kanunun elverdiği ölçüde” işçi lehine yorumlandığı bir hukukdalı olduğu için bu gibi ortez ve protezlerdeki zararların da iş kazası saymak gerekecektir. Fakat bu durumda sadece oluşan ortez ve protezdeki zararların karşılanması buna ek olarak başka zarar kalemlerinin bu korumadan faydalanmamasını düşünüyoruz.
E- SSK 11/A’ Da Sayılan Durumlara Girmesi:
Bir kazanın iş kazası olabilmesi için sigortalıyı bedence veya ruhça zarar uğratan olayın SSK. 11/A’da sayılan hallerden birine girmesi gerekmektedir. Ayrıca bazen bu hallerin Yargıtay içtihatlarıyla daha geniş yorumlanarak benzer olayların yanlış olarak da iş kazası sayıldığı olmuştur[31]
.
a- Sigortalının İşyerinde Bulunduğu Sırada
Bu kavramda öncelikli olarak işyerinden ne anlaşılması gerektiğini açıklamamız gerekecektir. SSK.5/2’de; “işin niteliği ve yürütümü bakımından işyerine bağlı bulunan yerlerle dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ve araçlar da “işyeri”nden sayılır” diyerek işyerinin tanımını eklenti ve araçlarıyla birlikte geniş olarak yapmıştır ve bu yerlerde meydana gelecek olan her kazayı işyerinde sayarak iş kazası kavramına sokmak istemiştir. Dolayısıyla sigortalının hangi nedenle olursa olsun, işyerinde iken uğradığı her kaza, diğer unsurları da mevcutsa, iş kazasıdır[32] . Ayrıca kanunda da belirtildiği gibi olaydan sonra zarar hemen çıkmasa da yani belli bir zaman aralığı geçmesinden sonra maruz kalınan olay neticesinde ortaya çıkan zarar olursa ve bu zarar ile o olay arasında uygun illiyet bağı kurulursa olaydan belli bir zaman geçse de bu olay iş kazası sayılır.[33]Bu gibi hallerde dikkat edilecek husus sigortalının işverenin otoritesi altında olduğunun kabul edilmesidir. Bunun önemi ise eğer işçi işverenin otoritesi altında olmadan işyerinde bir kazaya maruz kalırsa buna iş kazası denemeyecektir.[34]
Bu kısımla ilgili açıklamalarımıza son vermeden önce son bir konuya değinmek isterim, açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere Yargıtay kararlarında daha çok sigortalı lehine yorum yapılmak istenmiş olup gerekçelerde ona göre yazılmıştır. Kanaatimize göre; her ne kadar Sosyal Güvenlik Hukuku’nun amacı sigortalıyı korumak olsa da yapılan yorumların hukuku zemin içerine doğru şekilde oturtularak adalet ve hakkaniyet içinde yapılmasının daha doğru olacağının ve de devletlerin nüvesini teşkil eden hukuk devleti ilkesine daha da yaklaşacağımızı düşünüyoruz.
b- İşveren Tarafından Yürütülmekte Olan İş Dolayısıyla
Sigortalı, işveren tarafından kendisine verilen bir işin ifasını yerine getirirken dahi herhangi bir kazaya uğrarsa yukarıda saydığımız iş kazasının diğer unsurları da olayda varsa bu bir iş kazası olacaktır. Burada önemli olan husus işyeri dışında işveren tarafından yürütülmekte olan bir faaliyet olmasıdır çünkü işyeri sınırları içerisinde işveren tarafından yürütülmekte olan bir faaliyet olsa da olmasa da SSK. 11/A-b’ye gireceği için herhangi bir tereddüte yer olmadan zaten diğer unsurlarından olması koşulun ile iş kazası sayılacaktır. Yargıtay bir kararında şirket genel müdürünün işveren tarafından görevli olarak şirketin bulunduğu yerden başka bir ile giderken bindiği uçağın düşmesini bu bend içinde değerlendirmiş ve iş kazası saymıştır.[35]İşverence geçici görevlendirme ile başka bir işverene ait işyerinde meydana gelen kazalar, her iki işveren bakımından da iş kazası olduğu gibi,[36] işverenin belli bir iş için işyeri dışında yaptığı görevlendirmeler sırasında meydana gelen zararlandırıcı olaylar da iş kazasıdır.[37]
Sigortalının, işverence yürütülen iş nedeniyle hareket etmekte olup olmadığı, hayatın olağan akışına göre tespit edilecektir. Bu doğrultuda Yargıtay, otobüsten inerek, trafik kurallarını ihlal eden çocuğu kovalarken kaza sonucu ölen şoförün iş kazasına kurban gittiğine hükmetmiştir, çünkü kişiler sürekli şekilde tepkilerini belirli ölçülerde sabitleme iradesinden yoksundurlar.[38]
c- Sigortalının, İşveren Tarafından Görev İle Başka Bir Yere Gönderilmesi Yüzünden Asıl İşini Yapmaksızın Geçen Zamanlarda
SSK. 11-A/c, işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla işyerinden uzaklaşan işçinin, yol süresince veya işini yapmadığı süre boyunca normal ve makul sayılabilecek yaşantı sınırları içerisinde maruz kalabileceği zararlandırıcı olayları kapsar. Görev yerinin aynı veya başka bir ilde veya yabancı bir ülkede olması[39] önem taşımaz[40] . Bu sayede işçi, işyerinden görevle ayrıldıktan, aynı işyerine dönene dek normal yaşantı sınırlarında kalmak koşuluyla, aynı maddenin b fıkrası ile korunmakta olan işini yaptığı süre dışında kalan zaman boyunca tüm risklere karşı korunacaktır[41] . Y.H.G.K.’na intikal etmiş bir ihtilafa konu olay, işveren tarafından alışverişe gönderilen sigortalının, alışveriş dönüşü yol üzerindeki babasına uğraması ve çayını içtiği sırada silahlı saldırıya uğrayarak yaşamını yitirmesine ilişkindir. Kurul, işverence verilen görevin yerine getirilmesinden sonra, hoşgörü sınırları içerisinde kabul edilebilecek zaman kesitinde meydana gelen kazaların, iş kazası olarak kabul edileceğine, dolayısıyla olayda da iş kazasının mevcudiyetine hükmetmiştir[42] . Hoşgörü sınırlarından maksat, olayın görülen veya görevlendirilen işle bağlantısının kesilmemesidir.[43]
Bu fıkra özellikle işyeri dışında uzun süre çalışmak üzere görevlendirilen sigortalılar hakkında önem kazanmakta, bu kişilerin pek tabi olacak olan boş zamanlarını, değerlendirmek amacıyla giriştiği faaliyetler – normal hayat sınırları içerisinde kalacak şekilde – esnasında başlarına gelen zararlandırıcı olaylar, iş kazası sayılacaktır.[44]
d- Emzikli Kadın Sigortalının Çocuğuna Süt Vermek İçin Ayrılan Zamanlarda
4857 sayılı İş Kanunu’nun 74. maddesinin 6. fıkrasına göre; kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır, demiştir bu maddeye göre kadın işçilere verilecek bu süt izni süresince bir kaza meydana gelirse SSK 11/A-d bendine göre bu kaza iş kazası sayılacaktır. Bu halde emzikli kadının çocuğunu emzirmek için evine gidip gelirken geçecek zaman zarfında uğrayacağı kaza da iş kazası sayılacaktır.[45]
e- Sigortalıların, İşverence Sağlanan Bir Taşıtla İşin Yapıldığı Yere Toplu Olarak Götürülüp Getirmeleri Sırasında
SSK. 11-A/e hükmünün uygulanabilmesi, işverence sağlanmış bir taşıtın bulunması ve sigortalıların işin yapıldığı yere bu taşıt ile toplu olarak götürülüp getirilmeleri halinde söz konusu olur.
Taşımada kullanılan aracın işverene ait olması şart değildir, bu aracın işveren tarafından belirtilen işe ikame ve tahsis edilmesi yeterlidir. Zira işverene ait araç SSK. 5 uyarınca zaten işyeri kapsamındadır.[46]Yargıtay, işçilerin toplu olarak kiralanan araçla götürüldüğü sırada meydana gelen kazanın iş kazası olduğuna hükmetmiştir.[47]
“Toplu olarak götürülüp getirilme” unsurunun gerçekleşmesi açısından en az iki kişinin taşınması yeterli sayılacaktır[48] . Ancak zorunlu durumlarda tek bir sigortalıya dahi servis aracı tahsisi mümkündür. Bu gibi durumlarda meydana gelen kazalar da iş kazası kabul edilmelidir[49] . Zira Yargıtay bir kararında belli mesai saatlerine bağlı olmayıp, işine erken başlayıp geç saatlere kadar çalışan, işinin ve görevinin niteliği gereği kendisine topluca işyerine getirilip götürülme kuralı uygulanamayacak gazeteciye özel bir araç tahsis edilmesi ve bu araçta iken silahlı saldırıya uğraması olayını iş kazası olarak değerlendirmiştir[50] .Yargıtay bir başka kararında da SSK. 11-A/e maddesindeki amaç, işverenin aracıyla işe getirilip götürülenleri güvence altına almak olduğundan, bu konuda toplu ve münferit taşımalar arasında bir ayrım gözetilemeyeceğine, böyle bir ayrımın yasa koyucunun amacı ve sosyal güvenlik ilkelerine ters düşeceğine, toplu taşımaya güvence sağlanırken, münferit taşımaları dışlamanın lojik olmayacağı gibi, çoğun içinde azın da bulunacağı kuralıyla da bağdaşmayacağına işaret etmiştir.[51]
İş kazası olarak nitelendirilecek olayın mutlak suretle bir trafik kazasından ibaret olması gerekmediği gibi, seyir halindeyken meydana gelmesi de şart değildir[52] . Yargıtay, sigortalının servis aracını beklediği ve binmeye hazırlandığı sırada maruz kaldığı kazayı da iş kazası saymıştır.[53] Bununla birlikte, bundan önce tarihli bir kararında, işçinin servis aracına binmek için yolun karşı tarafına geçmeye çalışırken uğramış olduğu kazayı “zararlandırıcı sigorta olayı, servis aracına binerken veya servis aracının içinde bulunduğu sırada olmadığı” gerekçesiyle iş kazası saymamıştır.[54] Bu karar bünyesinden de anlaşılacağı üzere doktrin tarafından eleştirilmiştir.[55]
3- İş Kazasının Bildirilmesi ve Soruşturulması
Sigortalının uğramış olduğu bu iş kazası nedeniyle ilgili sigorta koluna yapılan yardımlardan faydalanabilmesi için, iş kazasının Kuruma (Sosyal Güvenlik Kurumu) bildirilmesi gerekir. Bu bildiriminde nasıl ve kim tarafından yapılacağı SSK. tarafından düzenlenmiştir.
SSK.’nın 27. maddesine göre; “işveren iş kazasını, o yer yetkili zabıtasına derhal ve Kurumada en geç kazadan sonraki iki gün içinde yazı ile bildirmekle yükümlüdür”. Anılan maddeye göre; işverenin iş kazasını hem kolluk kuvvetlerine hem de kuruma bildirme külfeti yüklenmiştir. SSK.’nın 27. maddesinin 2. fıkrasına göre; “işverenin kasden veya ağır ihmali neticesi iş kazasının bu madde gereğince, Kuruma zamanında bildirilmemesinden veya haber verme kağıdında yazılı bilginin eksik veya yanlış olmasından doğan ve ileride doğacak olan Kurum zararlarından işveren sorumludur”.
Görüldüğü üzere işverenin bu bildirimleri yapmamış olması nedeniyle ortaya çıkacak zararlardan kanun gereği sorumlu tutulmuştur. Yetkili kolluk iş kazasının meydana geldiği yerdeki görevli jandarma veya polistir.
SSK. 15. maddeye göre; işveren, iş kazasına uğrayan sigortalıya, kurumca işe el koyuluncaya kadar, sağlık durumunun gerektirdiği sağlık yardımlarını yapmakla yükümlüdür. Bu amaçla yapılan ve belgelere dayanan masraflara yol paraları Kurum tarafından işverene ödenir. Eğer bu belirtilen yükümlerin yerine getirilmesindeki savsama ve gecikmeden dolayı, sigortalının tedavi süresinin uzamasına, malül kalmasına veya malüllük derecesinin artmasına sebep olan işveren, kurumun bu yüzden uğrayacağı her türlü zararı ödemekle yükümlüdür.
İş kazasının bildirilmesi yukarıda değinilen matbu olarak basılan haber verme kağıdında beyan usulü ile yazıldığı için bu kağıttaki bilgilerin bir olayın iş kazası olup olmadığı bu kağıtta yazılan bilgiler ışığında değerlendirilmesi yeterli olmayabilir. Bu sebeple SSK. 29. maddeye göre; Kurum gerekli görülen hallerde kendi müfettişleri ışığında olayın iş kazası olup olmadığı hususu için soruşturma yapabilir. Ancak burada ki soruşturma ihtiyaridir yani Kurumun soruşturma yapma zorunluluğu yoktur. Öte yandan yapılan bu araştırma neticesinde bildirilen olayın iş kazası olmadığı ortaya çıkarsa veya haber verme kağıdında belirtilen bilgilerin gerçeğe uymadığı anlaşırsa Kurum yaptığı masrafları ve soruşturma giderlerini işverenden alır.[56]
III-MESLEK HASTALIĞI
1-Genel Olarak
SSK 11/B’ye[57] göre; “meslek hastalığı, sigortalının çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleridir”. Ayrıca maddenin 2. fıkrasında,“bu kanuna göre tesbit edilmiş olan hastalıklar listesi dışında herhangi bir hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmaması üzerinde çıkabilecek uyuşmazlıklar Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır”. Maddeden de anlaşılacağı üzere mevzuat hangi tür hastalıkların meslek hastalığı sayılacağı hususunu bir liste halinde düzenlemiştir, uyuşmalık halinde anılan kurul tarafından karara bağlanmaktadır.[58]
2-Unsurları
A-Sigortalı Olma
Meslek hastalığına uğrayan kimsenin her şeyden önce sigortalı olması gerekmektedir. Ayrıca Kuruma belli bir süre prim ödeme şartı aranmamaktadır.[59]
B- Hastalığın Yürütülen İşin Sonucu Ortaya Çıkması
Meslek hastalığı ile iş kazasının paralellik gösterdiği fakat bazı noktalarda farklılıkları olduğunu yukarıda söylemiştik. Bu farklılıklardan bir tanesi de meslek hastalığının bütünüyle mesleksel nitelikte olmasıdır. Yani iş kazasının çalışılan işle ilgisi olmasa da meslek hastalığının yapılan işin sonucu ortaya çıkması, yapılan işin nitelik ve yürütüm şartlarının doğurduğu bir sakatlık ve hastalıktır. Ülkemizde meslek hastalığına en çok kömür ve kurşun tozlarıyla çalışılan işyerlerinde rastlanmaktadır.[60] .
C-Uzun Bir Süreçte Meydana Gelmesi
SSK 11/B’ye göre; meslek hatalığı işin niteliğine ve yürütüm şartlarına göre yavaş yavaş ortaya çıkan hastalık halleri, sağlık bozulmalarıdır.
D-Hastalığın Tüzüğe Ekli Listede Yer Alması Ve Belirtilen Sürede Ortaya Çıkması
Yukarıda anılan unsurlar dışında bir hastalığın meslek hastalığı olabilmesi için bu hastalığın Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü[61] ve bu tüzüğe ekli Meslek Hastalıkları Listesinde adının bulunması ve belirtilen süre içerisinde ortaya çıkması gerekmektedir. Bu tüzüğün 62. maddesine göre; “sigortalının çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleri meslek hastalığıdır” görüldüğü üzere meslek hastalığının tanımını tüzükte yapmıştır ayrıca yine tüzüğe göre; hangi hastalıkların meslek hastalığı sayılacağı ve bu hastalıkların, işten fiilen ayrıldıktan en geç ne kadar zaman sonra meydana çıkması halinde sigortalının mesleğinden ileri geldiğinin kabul edileceği anılan tüzük hükümlerine ve Tüzüğe ekli meslek hastalıkları listelerine göre tespit ve tayin edilir. Herhangi bir meslek hastalığının klinik ve laboratuvar bulgularıyla kesinleştiği ve meslek hastalığına yol açan etkenin, işyeri incelenmesiyle kanıtlandığı hallerde, meslek hastalıkları listesindeki yükümlülük süresi aşılmış olsa bile, söz konusu hastalık, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun onayı ile meslek hastalığı sayılabilir (SSSİT. 63/2). Meslek hastalıkları ekteki “Meslek Hastalıkları Listesinde”; Kimyasal maddelerle olan meslek hastalıkları, mesleki cilt hastalıkları, pnömokonyozlar ve diğer mesleki solunum sistemi hastalıkları, mesleki bulaşıcı hastalıklar, fizik etkenlerle olan meslek hastalıkları, olmak üzere 5 grupta toplanmıştır.
Ancak belirtmek gerekir ki bir hastalığın meslek hastalığı sayılabilmesi için anılan listede adının bulunması da yeterli değildir ayrıca hastalığın işçi işte çalışmaya başladıktan itibaren belirli bir zaman geçmesinden sonra ortaya çıkması gerekmektedir. Örneğin; pnömokonyozun meslek hastalığı sayılabilmesi için havasında pnömokonyoz yapacak toz bulunan işyerlerinde en az üç yıl çalışmış olması şarttır (SSSİT. 66/1). Ancak pnömokonyoz hastalığının, işçinin işten ayrılmasından sonra ortaya çıkması halinde sigortalının fiilen işten ayrılması ile anılan hastalığın meydana çıkması arasında geçen sürenin tüzükte öngörülen üç yıllık süreden daha uzun olmaması gerekir[62] . Bu anılan süreye “yükümlülük süresi” denilmektedir(SSSİT.64/3).[63]
E- Hastalığın Hekim Raporu İle Saptanması
Meslek hastalığına yakalanan sigortalının SSK.’da belirtilen yardımlardan faydalanabilmesi için meslek hastalığının mutlaka hekim raporu ile tespit edilmesi gerekir (SSK. 18/1). Anılan rapor Kurum sağlık tesislerinde görevli hekimler tarafından verilmelidir.[64]
F- Sigortalının Bedence veya Ruhça Bir Zarara Uğraması
Sigortalının SSK.’da belirtilen yardımlardan yararlanabilmesi için gerekli olan son şart da sigortalının bedeni veya ruhi bir hastalık ya da sakatlığa uğramasıdır. Bu halde hastalık veya sakatlığın geçici ya da sürekli olmasının önemi yoktur. Önemli olan Kurumun yardımını gerektiren bir zararın meydana gelmesidir. Belirtmek gerekir ki, her ne kadar SSK. 11/B’de düzenlenmese de ölüm hali de iş kazası ve meslek hastalığı kapsamına girmektedir.[65]
IV-506 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR KANUNU’UN İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞI İLE İLGİLİ DİĞER HÜKÜMLERİ
1-Genel Olarak
Esas olarak 506 sayılı yasada düzenlenen iş kazası ve meslek hastalığı,yukarda ayrıntılı olarak tanımlanıp unsurlarına yer verilmiştir.bu bölümde iş kazası ve meslek hastalığım ile ilgili 506 sayılı yasada yer verilen diğer hükümlere kısaca değinilecektir.Bu hükümler genel olarak SSK md. 12 vd’nda düzenlenen “İş Kazası ve Meslek Hastalığı Sigortası Yardımları”dır.[66]
2-İş Kazası ve Meslek Hastalığı Sigortası Yardımları
İş kazası ve meslek hastalığı sigortası yardımları, sağlık yardımları ve parasal yardımlar olmak üzere ikiye ayrılır.
A-Sağlık Yardımları
Sağlık yardımları, sigortalının sağlığını koruma, çalışma gücünü yeniden kazandırma ve kendi ihtiyaçlarını görme yeteneğini arttırma amacını güder(SSK md. 13/son).
a)Sağlık Yardımlarının Türleri
aa)Sigortalının hekime muayene ve tedavi ettirilmesi
bb)Tedavi süresince gerekli ilaç ve iyileştirme araçlarının sağlanması
cc)Protez araç ve gereçlerin sağlanması
dd)Tedavi için yurt içinde başka bir yere veya yabancı ülkeye gönderilmesi
ee)Rehabilitasyon
ff)Dinlenme, evinde yatırılma
B-Parasal Yardımlar
a)Sigortalıya Yapılacak Ödemeler
aa)Geçici İş Göremezlik Ödeneği:İş Kazası veya meslek hastalığı dolayısıyla geçici iş göremezliğe uğrayan sigortalıya, her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verilir(SSK Md. 16).[67] Bu ödeneğe hak kazanmak için, sigortalı olmaktan başka bir şart aranmaz.
bb) Sürekli İş Göremezlik Ödeneği:Geçici iş göremezlik hali sonunda, Kuruma ait veya Kurumun sevk edeceği sağlık tesisleri, sağlık kurulları tarafından verilecek raporlarda belirtilen arızalara göre, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %10 azalmış bulunduğu Kurumca saptanan sigortalı, sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanır(SSK md. 19).Bu gelir sigortalı iyileşinceye kadar, iyileşmez ise ömür boyu sürer.
b)Ölen Sigortalının Geride Kalanlarına Yapılacak Ödemeler
aa)Sigortalının ailesine yardım yapılması
bb)Cenaze giderlerinin ödenmesi
cc)Sosyal yardım zammı
C-İşverenin sorumluluğu
İş kazası ve meslek hastalığı il ilgili 506 sayılı değineceğimiz son hüküm ise işverenin sorumluluğu[68]nu düzenleyen 26. madde hükmüdür.buna göre; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu oluşmuşsa, Kurumca sigortalıya veya hak sahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerin 22. maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere Kurumca işverene ödettirilir.İşçi ve işveren sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.”
V-İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞI İLE İLGİLİ BORÇLAR KANUNU HÜKÜMLERİ
İş kazası ve meslek hastalığı ile ilgili bir hükme doğrudan Borçlar Kanunu’nda yer verilmemekle beraber, Akdin Muhtelif Nevileri bölümünde, onuncu bapta(md 313-344) hizmet akdi düzenlenmiştir.Bu hususta iş kazası ve meslek hastalığı ile ilgili bizi ilgilendiren düzenleme BK madde 332 hükmüdür.Buna göre; “İş sahibi, akdin hususi halleri ve işin mahiyeti noktasından hakkaniyet dairesinde kendisinden istenilebileceği derecede çalışmak dolayısıyla maruz kaldığı tehlikeler karşı icap eden ittihaza ............. mecburdur.
İş sahibinin yukarıdaki fıkra hükmüne aykırı hareketi neticesinde işçinin ölmesi halinde onun yardımından mahrum kalanların bu yüzden uğradıkları zararlara karşı isteyebilecekleri tazminat dahi akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabi olur.”
Belirtildiği gibi iş sahibi iş kazasının önlenmesi için tedbirleri almakta gereken özeni göstermezse;sorumluluğu, akde aykırı hareketten doğan hükümlere tabi olur.[69]Burada işçi lehine bir düzenleme söz konusudur.Çünkü; akde aykırı hareketten doğan tazminat davalarında karine, davalının kusurlu olduğu yolundadır.Eğer davalı(tabi olayımızda işveren) sorumluluktan kurtulmak istiyorsa kusursuz olduğunu ispatlamak zorunda kalacaktır.
VI-DİĞER İŞ YASALARININ İLGİLİ HÜKÜMLERİ
1-4857 sayılı İş Kanunu
4857 sayılı İş Kanunu’nda iş kazası ve meslek hastalığı ile ilgili hükümler madde 77 vd’nda düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili hükümlerdir.[70]Bu hükümlerin amacı işçinin karşılaşabileceği iş kazası ve meslek hastalığı gibi sosyal risklerin önlenmesi hususunda tedbirler getirmektir.Buna göre; işverenler, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alına her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.
İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar.Yapılacak eğitimin usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
İşverenler işyerlerinde meydana gelen iş kazasını ve tespit edilecek meslek hastalığını en geç iki iş günü içinde yazı ile ilgili bölge müdürlüğüne bildirmek zorundadırlar.
2-2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu
Hangi hususların iş kazası veya meslek hastalığı sayılacağı konusunda normatif dayanağımız 506 sayılı SSK olmakla birlikte; 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu’nda İş kazası ve Meslek Hastalığı Sigortasında sağlanan yardımlar madde 7 vd’nda düzenlenmiştir.Bu yardımların 506 sayılı yasada düzenlenen yardımlardan bir farkı olmadığı için, tekrardan kaçınmak amacıyla tekrar değinilmeyecektir.
3-Özel Nitelikteki İş Yasalarının İlgili Hükümleri
Basın İş Kanunu, Deniz İş Kanunu, Mesleki Eğitim Kanunu ve Özel Eğitim Kurumları Kanunu gibi özel nitelikli iş yasalarında iş kazası ve meslek hastalığı ile ilgili doğrudan bir hüküm bulunmamaktadır.Bu durumda genel kanun olan 506 sayılı SSK’nun ilgili hükümleri belirtilen yasaların kapsamına giren işçiler hakkında da uygulanır.
VII-SONUÇ
İş kazası ve meslek hastalığı sigorta kolu ülkemizde en sık mahkemelere taşınan konularından başında olmuştur. İş kazasının en önemli özelliklerinden biri herhangi bir prim ödeme şartı ve de sigortalılığın saptanması zorunluluğunun bulunmamasıdır. Zaten kanun iş kazası ve meslek hastalığının nasıl oluşabileceğini düzenlemiştir. Bu olaylara giren durumlarda iş kazasının oluşacağı hususu tartışma konusu yapılmayacaktır. Belirtmek gerekir ki, değinilmesi gerekirken bir husus da, yukarıda da incelenen bazı Yargıtay kararlarında kendini gösteren, meydana gelen kazanın kanundaki tanıma bakıldığında iş kazası sayılmaması gerekirken Yargıtay’ın görüşü ile iş kazası sayılmasıdır. Böyle olaylarda her ne kadar işçi lehine yorum yapılmak istense de her durumda bana göre hukuk devletinde öncelikle kanunun lafzı ve ruhu ile hareket edilmesidir. Yani kanunun verdiği ölçüde taktir yetkisi kullanarak kanuna uygun yorumlar yapılmalıdır. Diğer bir husus şimdilik ne zaman yürürlüğe gireceği belirsiz olan 5510 sayılı kanunun 506 sayılı kanundan ufak tefek farklılıkları olmasıdır. Bunların başında kuruma bildiri yapılması gereken süre ve de işçiler için yapılan taşımalarda kendini göstermektedir. Bu kanunun getirdiği yenilikler için yukarıda yapılan açıklamalarla yetinilecektir. Bu konuyla ilgili önemli olan önemli hususlardan biri de bu iş kazası ve meslek hastalığının tespiti aşamasıdır. Bu tespitlerin özellikle iş kazası durumunda konusunda uzman kişilerce saptanması yoluna gidilmektedir. Bu konuyla ilgili zaten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri de gerekli soruşturmayı yaparak olayları değerlendirerek kazanın iş kazası olup olmadığı sonucuna varılmak istenmiştir. Meslek hastalığın tespiti ile ilgili ise olağanüstü bir durum ile karşı karşıya kalınana kadar tespit daha kolay yapılmaktadır. Çünkü SSSİT’nin ekli listesinde yer alan bir hastalıksa ve de süre şartı yerine gelirse ortaya çıkan hastalık meslek hastalığı olacaktır. Herhangi bir ihtilaf durumunda, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu uyuşmazlığı çözmekle görevlendirilmiştir.
[1] TUNCAY, Can/EKMEKÇİ, Ömer: Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, İstanbul 2005, s. 268. SSK. 27’ye göre; işveren, iş kazası olduğunda bu durumu yerel zabıtaya derhal, kuruma ise 2 gün içinde bildirmesi gerekir.Eğer ağır kusuru ile ya da kasten bu bildirimi yapmamışsa veya yanlış veya eksik bilgi vermişse bundan dolayı kurumun doğacak bütün giderlerini karşılamak zorundadır.Bildirim yapılmadan önce işveren işçisine yaptığı ilk sağlık müdahale masraflarını da isteyemez.Yine SSK m. 28’de aynı durum meslek hastalığı için getirilmiştir.Ancak burada işveren meslek hastalığını öğrendiği andan itibaren 2 gün içinde kuruma bildirmekle yükümlüdür.Bildirmemem halindeki yaptırım iş kazasında olduğu gibidir(AYDINLI, İbrahim: İşverenin Sosyal Temas Ve İş İlişkisinden Doğan Edimden Bağımsız Koruma Yükümlülükleri Ve Sonuçları, Ankara 2004, s. 112.).
[4] TUNCAY/EKMEKÇİ, S. 269. Bu sigorta kolu aynı zamanda Sosyal güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin 102 Sayılı ILO Sözleşmesi sözleşmeye taraf olan devletlerin kendi iç mevzuatlarında bu sigorta kolundan dolayı ilgili yardımları yapma zorunluluğu getirmiştir.
[5] SSK. ‘nın yerine 01.01.2007 tarihinde yürürlüğe gireceği açıklanan fakat daha sonra yürürlüğe girmesi süresiz olarak ertelenen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 13. maddesine göre; “İş kazası;
a)Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b)İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle , sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş veya çalışma konusu nedeniyle işyeri dışında,
c)Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d)Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e)Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında ,
meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.
İş kazasının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının;
a) (a) bendi ile 5 inci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine veya kendi mevzuatlarına göre yetkili mercilere derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde,
b) (b) bendi kapsamında bulunan sigortalı bakımından kendisi tarafından, bir ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç işgünü içinde,
c) (c ) bendi kapsamında bulunan sigortalılar bakımından, bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kuvvet kuvvetlerine veya kendi mevzuatlarına göre yetkili mercilere derhal ve Kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde,
iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin doğrudan ya da taahhütlü posta ile Kuruma bildirilmesi zorunludur.Bu fıkranın (a) ve (c) bentlerinde belirtilen süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten başlar.
Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilir.Bu soruşturma sonunda yazılı olarak bildirilen hususların gerçeğe uymadığı ve olayın iş kazası olmadığı anlaşılırsa, Kurumca bu olay için yersiz olarak yapılmış bulunan ödemeler, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlardan, 96 ncı madde hükmüne göre tahsil edilir.
İş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usulü ile bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir”.
[7] Bir iş kazasından bahsedebilmek için öncelikle insan hayatına son veren olayın ani, beklenmedik bir dış etken
sonucu meydana gelmesi ve olayla işçinin işi arasında uygun neden sonuç bağının bulunması gerekir.
[8] BAŞTERZİ, Süleyman: Yragıtay’ın İş Hukukuna ilişkin 2001 yılı kararlarının değerlendirilmesi,Sosyal sigorta Türleri, Kamu-İş, Ankara 2003, s. 290
[9] ARASLI, Utkan: Sosyal Güvenlik ve Sosyal Sigortalar, C. 1, Ankara 2002, s. 414. Y.21.H.D. 14.05.2002, E. 2856/K. 4376’da, bir işin bütünüyle devir alınarak, işin bitiminin üstlenildiği durumlarda işveren ile alan arasındaki ilişkinin BK:’nın 355 inci maddesinde tanımlanan istisna sözleşmesi olarak nitelendirilmesi gerekirken davacı ile davalı arasında hizmet sözleşmesinin bulunmadığı dikkate alınmaksızın iş kazası sonucu meslekte kazanma güç kaybı nedeniyle maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna hükmetmiştir.
[10] 3308 sayılı Meslek Eğitimi Kanunu’na göre; aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere sözleşmenin akdedilmesi ile 506 sayılı Kanunun iş kazaları ve meslek hastalıkları hükümleri uygulanır.
[18]Y.10.H.D. 23.3.1992, E. 1991/12579, K. 1992/3624’na göre; işçinin kendi kusuru ile kesim yaparken bıçağı bacağına saplaması sonucu kan zaiyatı nedeniyle ölmesi durumunda kaza işyerinde meydana geldiğinden iş kazası sayılmıştır.
[21] GÜZEL/OKUR, s. 235.; EREN, Fikret: Borçlar Hukuku ve İş Hukuku Açısından İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Sorumluluğu, Ankara 1974, s. 12.
[22] AKYİĞİT, Ercan: İş ve Gosyal Güvenlik Hukukuna İlişkin Emsal Yargıtay Kararları, C. 2, İstanbul 2003, s. 1393.
[32] GÜZEL/OKUR, s. 229-230; Y.10.H.D. 24.11.1992, E. 10063/ K. 10923. Yurtdışında, tır aracı ile hizmet verdiği sırada kalp krizi sonucu meydana gelen ölüm olayı iş kazasıdır(ARASLI, s. 453.).
[33] Y.10.H.D. 26.02.1996, E. 1122/K. 1433’ye göre; kalp krizinin işyerinde ancak ölümün işyeri dışında olması iş kazası oluşumunu etkilemez.Y.10.H.D. 24.12.2002, E. 93777/K. 10032’ye göre; kavga ve çatışmanın işyerinde başlayıp kovalamaca sonucu yaralanmanın işyerinin belirli bir mesafesinde ortaya çıkması iş kazası sayılmasını engellemez.
[34] Y.10.H.D. 10.05.1983, E. 2308/K. 2482’e göre; sigortalı tatilde iken işyerine gizlice girerek içki içerken kaza geçirmesi işverenin otoritesi dışında olduğu için iş kazası değildir.
[37] Y.21.H.D. 25.04.2001, E. 3111/K. 3240’a göre; işveren tarafından ölçü almakla görevlendirilen işçinin yolda kazaya uğraması iş kazasıdır (ARASLI, S. 444.); Y.21.H.D., 11.12.2000, E. 8575/K. 8944’e göre; işveren tarafından villa yapım işine yardımcı olmak üzere görevlendirilen bekçinin yolda kazaya uğraması iş kazasıdır.
[50] ARASLI, s. 453. Aynı doğrultuda başka bir karar için bkz. Y.21.H.D. 11.11.2002, E. 8371/ K. 9428 (Legal İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dergisi, s. 392-393.).
[57] 5510 sayılı Kanunun 14. maddesine göre; “Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir.
Sigortalının çalıştığı işten dolayı meslek hastalığına tutulduğunun;
a)Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları tarafından usulüne uygun olarak düzenlenen sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi,
b)Kurumca gerekli görüldüğü hallerde işyerindeki çalışma şartlarını ve buna bağlı tıbbi sonuçlarını ortaya koyan denetim raporları ve gerekli diğer belgelerin incelenmesi,
sonucu Kurum Sağlık Kurulu tarafından tespit edilmesi zorunludur.
Meslek hastalığı, işten ayrıldıktan sonra meydana çıkmış ve sigortalı olarak çalıştığı işten kaynaklanmış ise, sigortalının bu kanunla sağlanan haklardan yararlanabilmesi için, eski işinden fiilen ayrılmasıyla hastalığın meydana çıkması arasında bu hastalık için Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikte belirtilen süreden daha uzun bir zamanın geçmemiş olması şarttır.Bu durumdaki kişiler, gerekli belgelerle birlikte Kuruma müracaat edebilirler.Herhangi bir meslek hastalığının klinik ve laboratuvar bulgularıyla belirlendiği ve meslek hastalığına yol açan etkenin işyerindeki inceleme sonunda tespit edildiği hallerde, meslek hastalıkları listesindeki yükümlülük süresi aşılmış olsa bile, söz konusu hastalık Kurumun veya ilgilinin başvurusu üzerine Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun onayı ile meslek hastalığı sayılabilir.
Meslek hastalığının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının
a) (a) ve (c) bentleri ile 5 inci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından, sigortalının meslek hastalığına tutulduğunu öğrenen veya bu durum kendisine bildirilen işveren tarafından ,
b) (b) bendi kapsamındaki sigortalı bakımından ise kendisi tarafından,
bu durumun öğrenildiği günden başlayarak üç işgünü içinde, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile Kuruma bildirmesi zorunludur.Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen veya yazılı olarak bildirilen hususları kasten eksik ya da yanlış bildiren işverene veya 4 üncü maddenin 1 inci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalıya, Kurumca bu durum için yapılmış masraflar ile ödenmişse geçici iş göremezlik ödenekleri rücu edilir.
Meslek hastalığı ile ilgili bildirimler üzerine gerekli soruşturmalar, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla yaptırılabilir.
Hangi hallerin meslek hastalığı sayılacağı, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usulü ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.Yönetmelikte belirlenmiş hastalıklar dışında herhangi bir hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmaması hususunda çıkabilecek uyuşmazlıklar, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’nca karara bağlanır.”
[58] Kurul kararlarına karşı ilgililerin itiraz yoluna başvurabilip başvuramayacağı meselesi tartışmalıdır.Bu hususta bkz. TUNCAY/EKMEKÇİ, s. 283-284. Ayrıntılı bilgi için bkz. II,2, A.
[67] GÜZEL/OKUR, s.248; Çırak ve mesleki eğitim gören öğrencilerin geçici iş göremezlik ödenekleri için bkz. 3308 s. K. 25/son
[68] İşverenin genel olarak işçiye karşı yapmakla yükümlü olduğu ve bunları yapmayı ihmal ettiği hususlarda doğabilecek sorumluluğu Bireysel İş Hukuku2nun konusu olup bunla ilgili ayrıntılı bilgi için TUNÇOMAĞ, Kenan/Centel, Tankut, İş Hukukunun Esasları, İstanbul 2005, s. 102 vd.
[69] Y. 26.10.1932 günlü ve 30/10 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı:”Demiryolu inşaası için hükümetle yaptığı sözleşmede inşaatta çalıştıracağı amelenin sıhhati için gerekli zeminlikleri inşa edeceğini taahhüt eden şirket aleyhine, sözleşme hükümlerine uymaması yüzünden sakat kalan amele tarafından açılan tazminat davası akde dayanan bir dava niteliği taşır.”